yanından geçerken tabibin ilaç yaptığını görür.
Doktora:
- Ne yapıyorsun öyle? diye sorar. Doktor:
- Delilere ilaç hazırlıyorum, der. Bayezid (ks):
- Günah illetine tutulmuş olanlara, günah
sebebiyle hasta olanlara da bir ilacınız var mı, diye sorar.
Doktor şaşırıp kalır.
- Ne zor bir suâl sordun. Bir doktora bu suâl sorulmaz ki, deyince Bayezid-i Bistami’ye o anda hafiften bir büyüklük hissi sirâyet eder.
O anda delinin birisi çıkagelir:
- Efendim, biraz beklerseniz cevâbını ben vereyim, der. Doktor bakar ki sesin sahibi deliliği en fazla olan bir adam.
Doktor Bayezid’e:
- Gidin efendim, der.
Deli:
- Allah rızâsı için gitmeyin efendim! Ben derdimin devâsını sizde buldum. Sizin sorduğunuz soruya cevâbı da ben haber vereyim, der.
Deli, belinde bir kasnak, ayaklarına zincirler geçirilmiş bir vaziyette Bayezid’in (ks) yanına gelir.
Bayezid’e (ks): “Buyurun efendim, buyurun neyi sormuştunuz?” der.
Bayezid (ks):
- Oğlum! Günah sebebiyle insan hasta olur. Hırs var, tamah var; fuhuş, adâvet, riyâ, süm’a, hasetlik, kibir var. Bunlardan kurtulmayınca insan, insan olamaz. Ben, bu derdin devâsını soruyorum.
- Çok güzel bir suâl soruyorsunuz efendim. İnşâallah cevap vermeye gayret edeyim:
Efendim,
“Tövbe kökünü, istiğfar yaprağı ile karıştırın. Sonra gönül havanında/çanağında tevhid tokmağı ile dövün.
İyice un gibi olsun. Belki içeride irisi kalır; insaf eleğinden de geçirin. Bu şekliyle de tabiî yenilmez.
Bu karışımı da gözyaşı ile yoğurun. Seherde kalkıp boynunuzu Mevlâ’ya bükün. Gözlerinizden yaşlar
dökün. Allâh! Allâh! Estağfirullâh! deyin. Bu hamur da tam olmaz. Mârifet balından katarak kanâat
kaşığıyla gece gündüz yemeğe ehemmiyet gösterin. Bayezid, delinin gözlerinin içine bakar ve şöyle
der:
"Ehl-i irfânım deyu kimseyi tân etme sen
Defter-i dîvâne sığmaz söz gelir dîvâneden."
Cenâb-ı Rabbi’l-Âlemîn, bizleri mâsivâdan yüz çevirip huzurla kendisini zikreden kullarından eylesin.
(Âmin)
Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder