Ehem,
mühimme tercih edilir. Önemli işlerde, daha mühim olan seçilir.
Musa’nın (as) kavmi, kudret helvası ve bıldırcın etinin yerine, yerin
bitirdikleri kabak, sarımsak, mercimek ve soğanı tercih ettiler. Allâhu
Azîmüşşan, “hayırlı olanı, daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz?”
buyurdu. (Bakara, 61.)
Ebubekir’e (ra) bu fazîlete nasıl erdiği sorulduğunda şu cevabı verdi:
- Bu fazîlete beş şeyle erdim:
1.
İnsanları iki grup olarak gördüm. Bunlardan bir grubu tâlib-i dünyâdır.
Bir grubu da tâlib-i ukbâdır. Ben ise ne tâlib-i dünya, ne de tâlib-i
ukba oldum. Tâlib-i Mevlâ olmayı tercih ettim. Rabbimin rızasına ermeyi
her şeyin üstünde tuttum.
2.
Müslüman olduğum günden beri ma'rifet-i ilâhiyye ile meşguliyet ve onun
bana verdiği haz sebebiyle dünya nimetlerine meyletmedim ve doyasıya
yemek yemedim.
3. Yüce yaratıcımın muhabbetinin bana verdi
ği manevî zevk sebebiyle, aşk harâretini söndürmemek için kanasıya su içmedim.
4. Dünya ameliyle âhiret ameli karşılaştığında daima ahiret amelini dünya ameline tercih ettim.
5.
Rasülullah’ın (sav) sohbetine çok sıkı bir şekilde devam ettim. Daima
O'nunla birlikte bulunmaya gayret ettim. Hicrette arkadaşı, mağarada
yoldaşı ve daima sırdaşı oldum.
Sıddık-ı Azam’ın bu cevabı, ehem, daha mühim olanı seçmektir.
Sefere
çıkan, ikamet ettiği yerini terk edip, üç beş gün kalacağı yere yatırım
yapmaz. Serîuzzeval, tez gelip geçecek olan dünyaya ahireti tercih,
akıl kârıdır. “Fakat siz, dünya hayâtını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret
daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” (A’lâ, 16.-17.)
Geneli
ilgilendiren konularda, ehem, mühimme tercih edilir. Resul-i Ekrem
(sav) Medine Vesikası’nda, bütün kavimleri vatanı korumak için bir araya
getirdi. Her kesimin katılacağı noktaları tespit buyurdu. 1974’de
Kıbrıs çıkarmasında, muhalefet iktidarla beraber karar aldı. Aralarında
oluşan küçük kırgınlıklar kalktı.
İnsan,
şekil ve şemail biçimiyle değil, Yaratıcının yaratma sıfatından dolayı
sevilir. Aynı havayı teneffüs eden, aynı toprakta yaşayan kimselerde
aranan en mühim özelliği takva olarak bildirir Hâlik-ı Lemyezel (cc).
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve
birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.
Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok
korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”
(Hucurat, 13.)
İnanan,
müminin kıymetini de, kalb ve amel olarak bildirdi Rabbimiz (cc).
“Şüphesiz Allah Teâlâ sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak
amellerinize ve kalplerinize bakar.”
Yaratılanı
Yaratandan dolayı, müminleri îman, müslümanları müslim oluş,
müttakileri de ittika, Hak Teâlâ’dan korkması sebebiyle severiz.
(Allah’ü Teâlâ’ya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de, mümin olamazsınız. Size, bir amel bildireyim
de, onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayın!) [Müslim]
İman
nimetinin yanında, diğer hatalar görülmez. "Bana Cebrail (as) geldi ve
müjde verdi: "Her kim Allah'a ortak koşmadan ölürse cennete girer''
dedi. Ben Cebrâil'e: “Hırsızlık etse de zina etse de mi?'' dedim. O,
"Evet hırsızlık etse de zina etse de'' diye cevap verdi.
Bursa’da
kaplıcalara gitmiştim. Açık bir hanım kardeşimiz, “Hocam, ben tesettüre
riayet etmiyorum, ama çok kapalı kadından kalbim temiz” dedi. Ona şunu
demiştim, “Sen örtünmeye dikkat etmeyişinin, o da kalbinin fesadının
cezasını görür. “Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu
görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yapıyorsa, onu
görecektir.” (Zilzal)
Özelliğimiz,
“Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak
iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve
sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr Suresi) Sûre-i Celîle-i
Cemîlesi olsun.
Pusulamız
şaşmaz, cetvelimiz doğru çizer, direksiyon ve dümenimiz düzgün olursa,
insanlar helake gitmez. “Bir kavm, özlerindeki (güzel hâl ve ahlâk) ı
değişdirip bozuncaya kadar Allah şübhesiz ki onun (hâlini) değişdirip
bozmaz.” (Rad, 11.)
ALEMDAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder