“Allah Teâlâ, ümmetimi, içlerinden geçirdikleri fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça, o şey yüzünden hesaba çekmeyecektir.”
Hadis Kaynak: İbni Mâce,c.1,Talak 14,h.2040; Buhâr’i,c.6,s.169,Talak 11-2; Müslim,c.1,s.116,İman 201-202 (127); Nesâî,c.6,s.156,Talak 22h.3431-3432.

      “Allahu Teâlâ Hazretleri meleklerine şöyle emreder:
Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın. Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terk etti ise bunu, onun lehine bir sevap yazın. Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile, onu lehine bir sevap yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yediyüz misline kadar ona sevap yazın.”
Hadis Kaynak: Buhârî,Tevhid 35; Müslim,İman 203,205 (128-129)

         Allahu Teâlâ bu ümmetin hatırından geçen kötülükleri günah saymamıştır. Hatırdan geçen şer bir şey işlenir veya dil ile söylenir ise; ancak o zaman günah sayılır Bu ilahi lütuf, bu ümmete mahsustur. Geçmiş ümmetler için böyle bir bağış yoktur. Onlar, hatırlarından geçen şerlerden dolayı da sorumlu sayılırlardı.
Hatırdan geçen kötü düşünceler; dil ile söylenmedikçe, vücudun tamamı veya organları ile işlenmedikçe, sadece kalpten geçmesi halinde günah sayılmaz.

          Hadis, bir vesvese şeklinde insanın kalbine gelen geçici şeylerin günah sayılmadığını da ifade eder. İnsanın kendi istek ve iradesi ile hatırına getirip kalbinde kökleşmesine çalıştığı kötü niyetlerde ve duygularda israr eder ve bunu da kalbinden atmak istemezse, bu gayretkeşlik manevi sorumluluktur ve ahiret cezasını gerektirir.